Biliyorum gündemimiz bu değil, acı dolu gündemimiz. Ölen masum insanlar ve terörün mutasyona uğramış son hali ve acılar… Ama her bir konuşma terörün amacını perçinleyecek belkide. Çünkü istenilen huzursuzluk ve güvensizlik gündemleri oluşturmak.
Sulama sezonu başlıyor ve tarımın başkenti ağırlık pamuk olmak üzere yeni bir sezonla gündemimize giriyor yine.
Ne demeli bilemiyorum, tümden karamsar olmamak lazım ancak esnaflar olarak belki işveren, işçi, memur vede çiftçiler hemde, işimizin hakkını vermiyoruz sözlerimizi tutmuyoruz, mesaimize uyma ve yaptığımızın hakkını verme konusunda eksikliklerimiz çok. Birçoook konuşmalar yapmak yazılar yazmak gerek belki. Herkes birbirinden mağdur ve şikâyetçi ama öyle değil aslında. “…Bir topluluk kendisini değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez…”(Kuranı Kerim) diyor Yüce Allah. Aksaklık ve eksikliklerimizi ellerimizle değiştirmeliyiz, üşengeçliği ve boşvermişliği atmalıyız üzerimizden.
Bireyselleşemeden toplumsallaşmaya çalıştığımız müddetçe eğri hep eğri kalacaktır, orda tıkamaya devam edecektir hayatı.
Konumuz sulama. Uzun yıllar önce rüyalarımıza bile konu olamayacak bu sulama imkânları tüm dünyanın imrenerek baktığı bir imkân iken kıymet bilemeyen bizler neden bir şey elimizden gitmeden değerini anlayamıyoruz.
Bu nimet çok basit bir mantık gerektirir. Yeterince sula… Olay bundan ibaret, ancak eskiye nazaran bir şeylerin değiştiğini görmemize rağmen reflekslerimizi çok ağır görüyorum.
Birinci problem kanallardan taşan sular. Ya kırılma ya da başka bir nedenle taşan tonlarca su tarım arazilerini bataklığa çevirip ekimi geciktirmekte ve varsa ürünlerin fazla sudan meydana gelecek hastalıkların oluşmasına sebep olmakta. Fazla su kıymetli toprakları taşıyıp götürecek zamanla tuzlaşma ve çoraklık başlayacak. Ayrıca yolarında bataklığa dönüşmesi ile tüm dünyanın kaygısı olan su bizde kıymet bilmezsizlikle hayatı çileye dönüştürecek. Yazık.
Tarım kuruluşlarımız var bi dünya. Bu işin çözülmesi sanırım elit seminerlerle gerçekleşmez. (Bu konu birçok kamu ve özel kurumda mevcut. Sahada harcanması gereken paralar elit otellerde yararsız devinimlere kurban edilmekte…) Saha yüzde yüz kontrol altında olmalı.
Sadece taşan sular bile topraklarımızı cennete çevirecek ağaçlarla doldurabilecekken hala ağaçlandırma ve yeşil sevgimiz çok yetersiz. Ki bu ağaçlandırma konusu şehirde de büyük problem. İnsanların gözleri yeşile hasret.
Ayrıca tarımda da zengin ürün ve teknik gelişmeler artmalı hatta kamu spotlarında gelişmelere yer verilmelidir.
Sağ olsun belediyelerimiz bu konuda çalışıyorlar ama suyun başkentine yakışır bir yeşile sahip değiliz. Bir vakitler birileri şehrimize birkaç büyükçe park bıraktılar da yeşil bir nebze gözümüze göründü aksi halde betonlar diyarı bir su başkenti oluyor Urfa’mız.
 Saygılarımla…