Fetö terör örgütü kimlerce organize edildiği ve faaliyetlerinin ilk olarak nasıl ve nerede başladığını tam olarak bilemediğimiz bir oluşum olarak ortalama 40 yıldır Türkiye'nin yakın tarihinde ciddi etkileri olmuş bir yapıdır. Bu yakın tarihteki yaşanan dramların hangilerinde parmağının olduğunu da Allah bilir.
Türkiye'de bir şekilde bu insanlarla irtibata geçmemiş tanışmamış insan yok gibidir. Her oluşum gibi başta çokta dikkat çekmeyen ve göze batmayan bu yapı zamanla özellikle devletin anadamarlarında yer tutarak gövdeyi ele geçirmeye başladı. Özellikle toplumumuzun inançlara olan hassasiyetlerinden hareketle insanların dikkatini de o yöne kaydırarak kendisini iyice yerleştirdi ve her konuma uygun kamuflaj giyindi mahirce. İnsanların vijdanlarını en çok başarılı eğitim tarzları ile ele geçirdiler. Herkes inançlı ve terbiyeli böyle bir nesil isterdi ya işte bu hassasiyet tüm yolları açtı onlara.
Bedava arsa, bedava malzeme ve işçilikle kurulan bu eğitim ortamlarına televizyonlarında yırtık ayakkabılı gösterdikleri gariban öğrenciler yerine en parlak öğrencileri en yüksek ücretlerde aldılar. Her şehirde birçok kişi devlete vermedikleri bu fedakarlıkları bu cemaate güle oynaya yaptı yarışırcasına. İş dünyası da aynı minvalde yarışa geçti. Her defasında rüyada Resullulahı görme iftira ve yalanı ile insanları yoldukça yoldu. Öyle ki bu insanlar en yakınlarına en küçük fedakarlıkta aslan kesilirken bu örgüte oluk oluk akıtırken kedi gibi sırnaşık ve cömert oluveriyordu.
El birliği ile doğup serpilen bu örgüt her iktidarın en yakın dostu kesiliyordu her defasında. Yalnız 28 Şubat'ta Erbakan Hoca'ya gıcık oldu ne hikmetse. Yine toplum burda da bu örgütün tarafındaydı. Öyle bir hal aldıki bu örgüt yıllar içinde gazete veya dergisi tüm kamu kurum ve özel sektör masalarının üstünda gururla sergilenir oldu. Atamalar, ihaleler bunların izni ve onayı ile oluyordu. Yakın zamana kadar olimpiyatları ile coşan halkımız çok sevdikleri R.Tayyip Erdoğan'ın uyarısı ile bir an uyanır gibi oldular narkozdan. Tabi ilk defa hem bu kadar güçlenmiş ve sonuca yaklaşmışken bu da neydi diye afalladı örgüt. İftira kampanyaları ile kazanamadığı prestijini yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Hiç te kaybetmeye alışmamış bu örgüt gittikçe saldırganlaştı ama hala halk tam olarak gerçek yüzlerini göremiyordu. Cumhurbaşkanını sevmesine rağmen bu hoca efendi hazretlerine! kıyamıyorlardı.
Ve bir Temmuz ayında geleneksel darbe günü olan cuma akşamı haberlerde TRT spikerinin yurtta sulh cihanda sulh cümlesinin akabinde bozuldu büyü. İnsanlar sonunda Cumhurbaşkanı'nın ne demeye çalıştığını anladılar. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir acımasızlıkla saldırılan halkın ta kendisi idi.
Evet hasat zamanı o kadar yılın emeğine karşın hiçte verimli gelmemişti. Hazan düşmüştü ekinlerine. Oysa nede mahirlerdi soru çalma, dinleme ve şantajlarda. Görevinden alınan emniyet görevlilerine dahi haybeden 4.500 lira aylık ödüyormüş son zamanlarda, yaşasın himmet.
Ele başı olan Şizofren tüm bu vehameti sahiplendi ve hakaret, iftira ve tehtitlerine devam etti ancak toplum ona gereken cevabı kanıyla canıyla, malı ile verdi. Malesef ki hala çok az bir meczup takipçisi kalmış olabilir, bunların hipnozdan uyanmaları için çok kuvvetli bir el çırpması gerekecek ancak bu da zamanla ancak.
Bu olayla toplum umuyorum ki sorgulamadan katıksız bir teslimiyetin birilerine değil de yalnızca Allah'a olacağını anlamıştır. Birde herhangi bir oluşumun kamuya yerleşince nasıl etkilerin oluşabileceğini de iyice tahlil edilmiştir.