Seçim sonuçlarının ardından Başbakan Davutoğlu’nun güzel bir sözü oldu Balkonda. “Bu seçimin kaybedeni yoktur…” bu birleştirici söz erdemli bir bilincin sonucudur.
 Bu bilinç, toplumların bütünlüğü adına esas ise bireysel kişiliklerinde bütünlüğü için bir esastır. Kişiliklerin de çok büyük kısmı bilindiği üzere çocukluk devresinde oluşur ve birçoklarımız bu evredeki çocuklarımızı  sağlıklı bir şekilde yetiştiremiyoruz.
  Çocuklarımızı başka çocuklarla kıyaslamak, sağlıksız bir kişiliğin ürünüdür. Çünkü kıyaslama komplekslerimizden kaynaklıdır. Üstün olma, en üstün olma hastalığı insandaki var olabilecek birçok gizli cevheri de süpürür götürür. Oysa kişiler farklıkları ile kabullenilmeli ve saygı görmelidir.
 İyi basket atan veya resim yapan çocuğu zorlayıp matematikteki ağırlığından dolayı yok saymak veya başarılı olsa dahi çitayı hep yüksekte tutup yakınlardaki bir arkadaşıyla kıyaslayıp onu yerip küçümsemek pozitif hiçbir etki sağlamaz.  
 Kıyaslama, çocuğunuzun başarabileceğine güvenmediğinizi ima eder. Çocuğunuzu bir başkasıyla kıyasladığınızda, onun gösterdiği gayreti, hevesi, şevki hiç hesaba katmadığınızı, bütün ilginizin, elde edilecek sonuçta odaklandığını ifade etmiş olursunuz.
Sonuç odaklı bir başarı anlayışı çocuğun gücünü elinden alır, sonucu değerlendirecek olan bir dış otoritenin eline verir.
 Bireyleşmeyi yok sayan, çocuğu kendisi ve akıl ile ölçmek yerine hep bir başkası ile kıyaslayan toplumlar kaderlerini yabancı ellere ihale eden toplumlara dönüşürler.
 Özgüven sahibi olmayıp fütursuzca davranan dağınık kişilikler veya tamamen kalabalıkların içindeki silik kişilikler, hepsi birikmiş sosyal aksaklıkların ürünüdür. Bu aksaklıklarla yetişen nesiller yüksek derecelerde akademik başarılar elde edip doktor, akademisyen ve öğretmen dahi olsalar etkileyecekleri muhatapları yine erdemli ve sağlıklı bireyler olamayacaklardır.
 Diğerleri değil değerleri için yetişen sağlıklı nesillere…
Saygılarımla…