Ortadoğu'da Arap baharı hareketleri başladığında kardeşlerimizin zalim diktatörlerin zulmünden kurtulacağı ümidiyle sevinmiş ve bu haklı gösterileri desteklemiştik.Hatta ben olayların başlangıcında ''ORTADOĞUDA TAŞTAN ADAMLAR YIKILIYOR ''başlıklı bir yazı yazmıştım.Bu yazıda bazı öngörülerde bulunmuştum.Yazımın bir kısmını aktarmak istiyorum.
Ortadoğu halkları Osmanlı Devletinin bu toprakları terk etmesiyle birlikte rahat yüzü görmemiştir.Sömürgecilerin vaat ettiği bağımsızlık ve özgürlüğün yerine kan ve gözyaşı ile tanışmışlardır.Özellikle sömürgecilerin göstermelik olarak bu topraklardan ayrılmalarıyla birlikte arkalarında bıraktıkları hizmetkarların zulümleri sömürgecilere rahmet okutmuştur.Yerlerine taşlaşmış kayalaşmış kalplere sahip diktatörler bırakmışlardır.Bu diktatörler halklarına türlü türlü zulümler yapmışlardır.Bu ülkelerde yaşayan halklar hep bu diktatörlerden kurtuluş ümidi beslemişler ve hep o günü beklemişlerdir.
Ne güzel söylemiştir.Güzel insan Mehmet Akif İNAN hocamız:
‘’Doğ ey güneş erit taştan adamı
Ve kurut taşları diken elleri.’’
Ve kurut taşları diken elleri.’’
Evet, Orta doğuda yavaş yavaş taşlaşmış adamları özgürlük güneşi eritmeye başladı.Bizim medyamızda ilk başlarda fazla yansımayan fakat Arap medyasında bir aya yakın bir süredir önemli bir yer edinen Tunus olayları yavaş yavaş Ortadoğu halklarının kara talihi olmuş taştan adamların yıkılış devresini başlatmıştır.Tunus’u 23 yıldır demir yumrukla yöneten ve efendilerinin bir dediğini iki etmeyen Zeynel Abidin Bin Ali, Mühendis olup seyyar satıcılık yapan bir gencin başlattığı halk hareketine karşı fazla dayanamayarak çareyi ülkeden kaçmakta bulmuştur.Bu olayla birlikte Orta doğuda ki diğer diktatörleri artık koltuklarını kaybetme korkusu sarmıştır. Zeynel Abidin Bin Ali efendilerinin isteklerini harfi harfine yerine getiriyordu.Hatta o kadar ileri gitmiştir ki kadınların sokaktaki kıyafetlerine bile karışıyordu.Özellikle ülkeyi küçük Fransa yapmak istiyordu.Fransa Ülkeden kaçtığı son güne kadar da ona sınırsız desteğini verdi. Ama nafile artık taştan adam erimişti.Sıra diğer taştan adamlara geliyor.
Beş yıl önce bu vakitlerde yazdığım yazıda çok ümitlenmiştim.Fakat bir şeyi unutmuşum.O da Bediüzzaman Hazretleri tabiriyle “Avrupa’nın kafir zalimleri, Asya’nın münafıklarını" hesaba katmamıştık.
Evet maalesef Mısır,Libya'da,Tunus'ta Avrupa'nın kafir zalimleri devrimleri doğmadan boğdular.Suriye'de ise Avrupa’nın kafir zalimleri ve Asya’nın münafıkları birlikte hareket ederek doğacak devrimi boğmakla kalmayıp Suriye'ye adı sanı bilinmeyen veledi zinalar ile tecavüz ettiler. Ve hala da ediyorlar.500 bin insanı katlettiler.10 Milyon insanı muhacir ettiler.Anneleri ağlattılar,çocukları yetim ettiler.Özellikle Asya münafıklarını İslam dünyası açık bir şekilde tanımış oldu.Kısacası Ortadoğu'da taştan adamlar yıkılmadı insanlık yıkıldı.
Özellikle Suriyeli şairin vatan özlemi insanın içini yakıyordu.
Özledim ah vatanım özledim.Köyümü,sokağımı,çocukluğumun geçtiği evimizin odalarını özledim...
Bilmiyorum ne oldu bize,ne işler geldi başımıza ,gurbeti yaşadık, zilleti yaşadık,acıyı yaşadık,aşağılanmayı,hor görülmeyi yaşadık.Ne oldu bize ?
Ya rabim sen adilsin bize rahmet göster.Senden başka sığınağımız yok.
Ah vatanım ah seni serapta suyu özler gibi sen özlemişim...
Sonuç olarak hiç bir özlem vatan özlemi kadar acı değil. Allah kimseyi vatanından ayrı koymasın.Bizlere de vatanına milletine hayırlı işler yapmayı nasip etsin inşallah.