İnsan zaafı olan bir çeşit varlıktır. Peygamberler hariç herkes hata yapabilir. Hatasız kul olmaz. Ama bile bile de hatalara teşebbüs etmek, göz yummak, desteklemek tembellik, ülke ve aile geleceğinin teminat altına alma yerine tehlikeye atmanın ta kendisidir.
Harran ovasında tarımsal faaliyetler, Türk tarihinde de belirtildiği gibi, insanların tarıma yerleşik yaşama başlaması ile tarım faaliyetleri yapılmıştır. Türk insanı, çiftçilik yaparak hem beslenme sorunlarını çözmüş hem de ekonomik faaliyet olarak gelir elde etme gayreti göstermiştir. Eski çağlarda devletler kurulurken yaşamları için tarım alanlarına ihtiyaç duyarlardı. Dünya'nın dördüncü kutsal şehri Şanlıurfa'nın varlığı tarım alanı ve kültür hazinesi olan, Harran ovasına borçludur. Bu tarihi özelliğinden dolayı her zaman dikkatleri üzerine toplamış iç ve dış ihanet şebekeleri tarafından tarımın modernleşmesi sürekli engellenmiştir.
Harran Ovası’nın fiziki şartlarından, toprak, iklim ve su kaynakları açısından memnuniyet (Olumlu) verici şartlar arz etmektedir. Türk insanının tarih'ten kendilerine miras kalan çiftçilik alışkanlıkları fiziki yapılarla değerlendirildiğinde alınan verimliliklerin en üst seviyede olması gerekir.
Arazinin fiziki yapısı tarımı etkileyen bir diğer husus da topraktır. Sanayi ötesi toplum ülkelerin en büyük sorunu, artan nüfusun, şiddetli beslenme sorunlarıyla karşı karşıya olmasıdır. Beslenme sorunlarını çözmek için, başta Harran ovası olmak üzere Türkiye de verimli topraklar; göz boyaması ödüllendirmelerle tarımın çeşitliliğini durdurup, demirbaş ürünlerle devam ettirme stratejileri uygulanmaktadır. Son yıllarda ülkemiz genelinde olduğu gibi Harran ovasın da da verimli topraklar çölleşmeye doğru gidiyor, ve bu faaliyetlerde Yüce Türk İslam âleminin geleceği için tehlike arz etmektedir.
İnsanlar hayatlarını sürdürebilmek için beslenmek zorundadırlar. Tartışmasız beslenmenin temelini de oluşturan tarımdır. Dünya da hangi ülkeye bakarsanız bakın, ister sanayi ötesi toplum olmuş ülke olsun, ister gelişmemiş ülke olsun, tarım ekonomik faaliyetlerin ana aktif maddesidir.
Tarımı etkileyen en önemli unsurlardan biri de sudur. ALLAH'a, milyonlarca defa şükürler olsun, Harran ovasında tarımsal sulama sorunu asgariye inmiştir. Ancak bilinçsiz (Eğitimsiz) sulama ovayı ALLAH korusun çölleşmeye doğru götürüyor. Dikkat etmemiz lazım! Vatan sevgisi laf ile olmaz, icraat ile olur.
Defalarca yazdık ve yazmaya da devam edeceğiz. Hedef Akçakale’de (Harran ovasında) tarımın modernleşmemesi ve Türk çiftçisine demirbaş ürünlerin ekimini devam ettirebilme ödüllendirilmesi ile arazinin çoraklaşması ve ağaçlandırmayı engelleme stratejileridir.
20 yıldır Akçakale (Harran ovası) çiftçisinin tarıma dayalı gelecek vadeden bir yatırımı var mıdır?
Çiftçinin modern tarımla tanışabilmesi ne yazık ki, geçici ödüllendirmelerle engellenmiştir. Eğer yetersiz geçici ödüllendirmeler devam ederse, çiftçi nasıl olsa ödüllendirme var diye gelirini arttırmak için yeniliklere adım atmıyor.
İzninizle Geçici memnuniyetlik konusunda bir örnek verelim: Yurtdışına çıktığınız zaman, gittiğiniz ülkede size rehberlik yapan varsa, dil öğrenme ihtiyacını duymuyorsunuz, aynı dili konuşan yoksa mecburen dil öğrenmeye kendinizi zorlayıp, başarılı oluyorsunuz. Geçici memnuniyetlilik de aynendir. Geçici memnuniyetçiliğe kucak açıldığı müddetçe, huzur, sağlık ve berekete daima muhtaç kalınır. Çalışkan ve yeniliklere imza atan Türk çiftçisinin ödüllendirilmesine karşı olmadığımızı belirtmek isterim. Ödüllendirmeyi veren kuruluşlar; ağaç dikme şartı ve gelecek vadeden faaliyetlere verilsin ki, samimi olduklarına inanalım. Harran ovası çiftçisine uygulanan bu stratejiler, çiftçiyi bitirmektir. Harran ovasına tarım konusunda önderlik yapanlar bu konuları hiç araştırıp, çiftçiyi bilgilendirdiler mi?
İtimat kazanmanın en belli başlı yolu, ona layık olmaktır. İtibar kazanmanın en büyük elemanı, karakterdedir. Aynı şey, sizi değerlendirip itimadı kazanmanın en büyük âlimidir. Bir insanı gerçekten tanımak mı istiyorsunuz? Onun, alışkanlık ve ilgilerine eğiliniz, onları öğreniniz. Alışkanlıklarımız, ilgilerimiz kişilik yapımızın temel öğelerinin belirtilerdir. Yaşantımızı şekillendiren tepkilerimizin, tümü, bunlarla bütünleşir.
Çok kez kişilerle ilgili yargılarda bulunur, başkalarını tanımlamaya girişirken, günlük faaliyetlerimizle edindiğimiz değişiklik, çok kez de birbirleriyle çelişik davranışları ele alırız. Bunlardan sonuçlar çıkarıp kişilerin gerçek değerlerini, değersizliklerini belirtmeye çalışırız. Bu yol yetersiz, aldatıcıdır. Karşılıklı ilişkilerimize bağlı davranışlarımızın çoğunda sürekli olmayan, koşullara göre sık sık değişen tepkilerimiz vardır. Değişken davranışlardan genel sonuçlar çıkarıp kişilikle ilgili yargılara varmak geçerli yol değildir. Değişmeleri de bir değişmezlik olarak görmedikçe bu böyledir.
Yaşam görüşü, yönelişi kişiden kişiye değişir. Alışkanlıklarımız, ilgilerimiz, anlık düşüncelerimiz ve bencil oluşumuz, bunda büyük rol oynarlar. Görüş bilinçlerimiz başka da olsa, dünyayı alışkanlıklarımız ve ilgilerimiz açısından yaşarız. Yüce Türk İslam âleminin iyi niyet ve Türk kültürü alışkanlıklarına göre, yararsız olduğunu bildiğimiz yolda yürümeyi sürdürdüğümüz, deneylerimiz arasındadır.
Alışkanlıkları değiştirmek en güç uğraşlardan birisidir. Bunu başarmak kendi nefsimizi (İrademize hâkim olmak) yenmektir. Kişinin kendisini yenmesi başarıların en güçlüsü ve yücesidir. Orduları yenenlerden değil, kendilerini yenenlerden korkmalıdır. Bir orduyu yenen güç, başka bir orduya yenilebilir. Kendisini yenen, tüm doğal ve toplumsal engelleri yıkacak gücü kendisinde görebilen kişidir ki, böylelerinden korkulur. Beğenilir, alkışlanır. Her soydan övgüye değerler. Bu yönleriyle bir dev insanlardır. Bu nedenle, ilgi ve alışkanlıkların üzerine gidebilmek büyük güç ve İman kuvveti ister. Ama kişiliğimize katmak gerektiğini saptamak, kişiliğimizi değiştirmede ön etüt (Girişim) olması gerekir.
Bir düşüncesi ve vicdanı olduğu, hürriyete bağlandığı, daima iyiye ve ALLAH'dan korktuğuna, anlık düşünce ve bencil davranmayıp, kabiliyetli olduğu, sulhu özlediği, ALLAH'ın ve T.C Kanunlarının yasaklarına teşebbüs etmeyen, onurlu, şerefli asil ve varlıkların daima en mükemmeli olmaya layıktır.
1960, 1970 ve 1980 li yıllardan bu güne kadar Türkiye’de çeşitli tezler denendi, ama hiç bir sonuç elde edilmedi. Bu günlerde iç ve dış ihanet şebekeleri tarafından, Şanlıurfa ve Harran ovası halkı ırkçılık ve bölgecilik yapıyormuş gibi yeni tezler denemeye başlamışlardır. Şanlıurfa halkı asırlardan beri hiç bir zaman ne ırkçılık yapmıştır, ne de bölgecilik yapmıştır. Eğer, ırkçılık ve bölgecilik yapsaydı, her dönem en az 3-4 Milletvekili TBMM'ne gönderirdi. Bu da ırkçılık, bölgecilik, birlik ve beraberlik kültürünün uygulanmadığının kanıtıdır. Harran ovası halkının, modern tarım ile tanışıp, üretim yaparak, huzurlu ve sağlıklı bir yaşam sürdürmesi için, çeşit çeşit tezler denenmesine rağmen, hiç bir sonuca varılmamıştır. Yurtiçi ve yurtdışında ki bazı ihanet şebekelerinin, Türkiye deki uzantıları tarafından Şanlıurfa halkının birlik ve beraberliğini bozup, geçici ödüllendirmelerle strateji geliştirip ve böylece Türk çiftçisinin modern tarımla tanışması engellenmiştir. Başarıya varmanın tek yolu, Harran ovası halkının, yerli ve yabancı hain otoritelerin geçici memnuniyetlilik oyunlara gelmemeleridir.
Türk Milleti ve Harran ovası halkının, sağlık ve huzur için, sürdürülebilir stratejiler geliştirme ve yenilikleriyle faaliyetler göstermesini Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.
Yeniden buluşmak umudu ile..