YILAN

     Birçok amblem vardır.
     Kiminde ay!
     Kiminde yıldız!
     Kiminde güneş!
     Sadece bunlar mı?
     Hayır.
     Birbirinden ilginçliklerin iç içe olduğu amblemler ortaya çıkmıştır.
     Ama Doktorların amblemlerindeki YILAN ne yalan söyleyeyim benim ilgimi çekmiştir. Yılan tabiat itibari ile soğukluk ve korku hissi veren bir yaratıktır. Ama bir hekimi bir doktoru sembolize eden yılan basit bir resimden öte mutlaka derinliklerinde felsefi anlamlar taşıyan bir öyküye sahiptir diye düşündüm ve araştırdım.
     Bakın karşıma nalsı bir hikâye çıktı.
 
          ****
 
Malum ‘yılan’, çok eski çağlardan beri korkulan, merak edilen ve saygı duyulan bir canlı olmuş, kutsal olduğu inancı birçok söylenceye kaynak oluşturmuştur.
Elleri ve ayakları olmamasına rağmen çok hızlı hareket edebilir, birden ortaya çıkıp birden gözden kaybolabilir, toprağın altında, üstünde ve hatta suda bile yaşayabilir. En önemlisi de öldürücüdür.
Hayvan öğesi bildiğiniz gibi pek çok mitolojinin temeli olmuştur hep. Anadolu mitolojisinde kartal göklerin, yılan yerlerin yaratıcısı konumundadır.
Tıbbın gelişimi her zaman toplumsal koşullara bağlı kalmış, eskiçağların felsefeleriyle birlikte; içgüdüler, dinsel inanışlar, gizemcilik sağlık bilimlerinin gelişmesinde etkili olmuşlardır.
Hastalık kötülük ve ceza demekti. Kötülükler yeraltından gelirdi; yılan da yeraltında yaşamaktaydı. Yılan aynı zamanda gücü, kudreti ve koruyuculuğu simgelemekteydi. Öldürücü olması ona karşı korkuyla karışık bir saygı duyulmasına neden olmuştu.
Toprağın altında yaşayan yılan, toprağın sembolü olarak da kullanılmıştı. Toprak insanları beslemekte, hastaları iyileştiren bitki ve ağaçların yetişmesine olanak vermekteydi. Eskiçağ insanlarının yılanı kutsal saymalarının bir nedeni de, yeraltındaki ölü atalarının ruhlarıyla ilişki kurduğuna ya da onlarla bağlantıda olduğuna dair inanışlarıydı. Niğde Bahçeli yöresindeki kazılarda Geç Neolitik Çağa ait yılan ve beraberindeki tanrı ve ana tanrıça işlemeli vazolar, o dönemler için yılanın kutsal bir varlık olduğunun göstergesi olmuştur.
Sümer uygarlığının en önemli tanrılarından Marduk M.Ö. 4000 yıllarında yanında toprağı simgeleyen yılanla birlikte resmedilmiştir.
M.Ö. 3000 yıllarına ait olduğu sanılan Gılgamış destanında da yılan başroldedir.
Dostunun ölümüyle şaşkına dönen Gılgamış yaşamın ve ölümün gizini bulmaya karar verir. Utnapiştim ona tufanın öyküsünü ve gençliği geri getirecek bitkiyi nerede bulacağını söyler. Gılgamış sonunda otu bulur. Ancak yıkanmak üzere suya girdiğinde yılan gelip otu yer. Gılgamış sudan çıktığında otu yiyen yılanın bıraktığı derisi kalmıştır. Bu nedenle Mezopotamyalılar sık sık deri değiştiren yılanı yaşam gücünün kaynağı olarak kabul etmişlerdir. Eski Mısırlılar için yılan genelde tanrısal gücü ve saltanatı simgelemesine karşın karanlığın ve kötülüğün habercisi olarak da görülmüştü.
Yunan mitolojisinde iyileştirici tanrıların en ünlüsü Asklepios’tur. Kızı Hygeia sağlığı koruma tanrıçası, diğer kızı Panacea sağlık tanrıçası, oğlu Telesphore iyileşme tanrısıdır. Diğer oğlu Podallirios sağlıkla pek ilgili görünmese de onun oğlu olan Hippocon doktordur ve babamız Hippokrat’ın atası olduğuna inanılır.
Asklepios yanında bir tas, bir horoz ve yılanlarla sarılı bir asa taşı***** resmedilmiştir hep. Tas şifa veren ilaçları yapmakta kullanılırdı, horoz uyanıklığı ve asa da uzun yaşamı simgelerdi. Yılan ise otoritesini ve gücünü arttıran, yeraltı dünyası ve ölülerle ilişki kurabildiğini, onları diriltebildiğini, hastaları iyileştirdiğini anlatan bir figürdü.
Yüzyıllarca süren bu etkilerin doğrultusunda Türk Tıp Tarihinin kurucusu sayılan Prof. Dr. Süheyl Ünver tarafından Çankırı Darüşşifasında bulunan bir taş üzerindeki çifte yılan sembolü; Türk geleneklerini de yansıtması açısından hekimliğin sembolü olarak önerilmiş ve 1937 yılında kabul edilmiştir.
1956 yılında ise Dünya Tıp Cemiyeti iki yılan figürünü Dünya Tıp Birliğinin sembolü olarak benimsemiştir. İşte size öldürücü olması nedeniyle korkulan, güçlü olduğu için de saygı duyulan ve doğaya ait bir varlığın tüm öyküsü..
 
      Yeniden buluşmak dileği ile…