İnsanlar çeşitli sebeplerle toplu olarak, bir arada yaşamak zorundadır. Toplumda düzeni sağlamak, fertlerin güvenliklerini korumak ve onları sanayi ötesi toplumlara karşı temsil etmek için güçlü bir kuruluşa ihtiyaç vardır. Belirli bir ülkeye yerleşmiş bir milletin her türlü düzenini sağlayan ve onları temsil eden kuruluşa devlet düzeni denir. Toplumda insanların hak ve güvenliklerinin korunması, müşterek ihtiyaçlarının karşılanması, toplum yararına olan ihtiyaçların yapılması ve toplum düzeninin sağlanması ancak devlet denilen böyle güçlü bir kuruluşla mümkün olur. Büyük Türk Milleti olarak, tarih boyunca nice devletler, imparatorluklar kurmuş; ilim, kültür ve medeniyette insanlık âlemine önder olmuştur.
       Yeryüzünde şerefli ve itibarlı bir Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak varlığımızı sürdürebilmemiz, ancak sanayi ötesi toplum ülkelerinin seviyesine ulaşmamızla hatta  bu ülkelerin daha ilerisine geçmemizle mümkün olur. 
      Hak ve menfaatlerini koruyabilmek için, yeterince güçlü olmayan milletler, bir gün şeref ve itibarları yanında, Allah korusun istiklal ve hürriyetlerini de kaybedebilirler. Böyle kötü sonuçlarla karşılaşmamak için, Yüce Rabbimiz bizleri uyarıyor, Yüce Türk İslam âlemine dost olmayan ve menfaatler müşterek olunca dost görünen gafil sanayi ötesi toplum ülkelerine karşı güçlü bir ekonomik güce sahip olup ve daima hazırlıklı olmamızı emrediyor.
      Enfal Suresinin 60. cı ayet-i Kerimesinde şöyle buyuruyor:
      ''Düşmanlarınıza karşı, gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın ki, bu hazırlıkla Allah'ın düşmanını ve sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında, sizin bilmeyip de Allah'ın bildiği değerlerini korkutasınız. Allah yolunda sarf ettiğiniz her şey, haksızlık yapılmadan size tas tamam ödenecektir.''
       Düşmana karşı güçlü ve daima hazırlıklı olabilmek için devletimizin; manevi, ekonomik, kültür ve her alanda güçlü olması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin güçlü olması ise, her Türk vatandaşının devletimize sadakat ve samimiyetle bağlı olmalı ve mükellefiyetlerini zamanında gerektiği şekilde yerine getirmeleriyle mümkündür. Devletimize karşı en önemli mükellefiyetlerimizden biri de, üzerimize düşen vergi borcumuzu zamanında ve tam olarak ödemektir.
         İnsan zaafı olan bir çeşit varlıktır.
         Peygamberler hariç herkes hata yapabilir.
         Hatasız kul olmaz. Ama bile bile de hatalara teşebbüs etmek, tembellik, Vatan sevgisinden mahrumiyet ve soysuzluğun ta kendisidir. Şimdi elimizi vicdanımıza koyup insaf ile düşünelim: Vergi almadan bir devletin yaşaması ve hepimizin, bütün toplumun yararına olan bu hizmetleri yapması mümkün olur mu? Devletin sağladığı bu hizmet ve imkânlarla servet edinen kişinin vergi kaçakçılığı yapması din ve insafla bağdaşır mı? Bile bile vergi kaçıran bir insanın başkalarının hakkını üzerine geçirmiş, yani kul hakkı yemiş ve kazancına haram karıştırmış olmaz mı?
       Vergi kaçakçılığı yapan bir insanın, namusunu, malının ve mülkünün korunmasından şikâyetçi olmasına hakkı var mı?
       Toplumun hakkını (Haram) yediğiniz zaman, hiç düşündünüz mü, bu yenilen hakkı nasıl ödeyip, helalleşeceğim diye? Namuslu, şerefli ve çocuklarının geleceğini ve ülkesini düşünen bir insan, hiç bir zaman vergi kaçakçılığı yapmaz.
        
               Vergi kaçakçılığı nasıl önlenir?
       Trafik ve sigara yasaklılığının aynısı vergi kaçakçılığına da getirilebilir. Vergi kaçakçılığı demek, kara para'nın cirit atığı yer demektir. Vatandaş alış verişini yapıp eve gidince, vergi polisleri, hanımefendi, beyefendi alışveriş fişinizi görebilir miyim? Sorusunu sormalıdır. Eğer yaptığı alışveriş fişini ibraz etmediği takdirde, ağır para cezası uygulanmalıdır. Avrupa ülkelerinde fiş kontrol uygulaması yapılmaktadır. Türkiye, Avrupa birliğine girmek istiyor ama bu vergi kaçakçılığının ve kara paranın cirit attığı bir ülke olarak, Avrupa birliği böyle bir ülkeyi kendisine katar mı diye endişelerim var.
         Dinimizde suç işlemeye yardım etmekte suçtur.
         O halde vergi kaçakçılığı yapmaya yardımcı olmak, vergi kaçıranların defterlerini buna göre düzenlemek, onlara hileli yollar gösterip önder olmak da günah ve haramdır. Allah katında sorumluluğu muciptir. Mali müşavirler ve muhasebeciler bu konuda dikkatli olmalı ve günahına günah ilave etmemeli, başkasının günahını yüklenmemelidirler.
        Cennet, Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşamak, can güvenliğimizin, mal güvenliğimizin, ırz ve namusumuzun güvenlik içinde olmasını istiyorsak, Vatanımızın sanayi toplumu olması ve kalkınması için hep beraber çalışmalıyız. Dini duygularla daima birbirimizi samimiyetle sevelim. Vergilerimizi zamanında ve eksiksiz ödemeyi dini ve milli görev sayalım.
         Bir düşüncesi ve vicdanı olduğu, hürriyete bağlandığı, daima iyiye ve ALLAH’ DAN korktuğuna, anlık düşünce ve bencil davranmayıp, kabiliyetli olduğu, sulhu özlediği, ALLAH'ın ve T.C  Kanunlarının yasaklarına teşebbüs etmeyen, onurlu, şerefli asil ve varlıkların daima en mükemmeli olmaya layıktır.
 
                ÖZDEYİŞLER:
                1- İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler. (Michel De Montaigne 1533 - 1592)
                2- Kötü politikacıları kazandıranlar, oy vermeyen iyi yuttaşlardır. (Gorge Jean Nathav)
                3- Cümleler doğrudur sen doğru isen, doğruluk bulunmaz sen eğri isen. (YUNUS  EMRE)
                4- Altınla gümüş politikayı yumuşatır. (Peter O. Chotiewitz)
                5- Politikacıyı anlaşmazlıklar, fikir ayrılıkları ve menfaatler besler.  (Tarık  Buğra)
                6- Ahlak bakımından yanlış olan bir şey, politika açısından da doğru olmaz. (W. E. Gladstone)
                7- Politika, insan karekterini mahveder. (Otto Von Bismarck)
                8- Vicdanın sesi, bütün kanunların üstündedir. (Mahatma Gandi)
                9- Kuvvet, fiziki bir kapasiteden değil karşı koyulmaz bir arzudan doğar. (Mahatma Gandi