7 Haziran ve akabinde yapılan 1 Kasım 2015 milletvekili genel seçimlerinden sonra ne yalan söyleyeyim inanın siyasete karşı soğudum.
İnanıyorum ki, toplumun büyük bölümü de benim gibi düşünüyor.
Siyaset!
Altı üstü boş!
Birisi istiyor, birileri el kaldırıp indiriyor. O kadar!
Bugün çarşı pazardaki vatandaşa ‘Türkiye’nin en büyük sorunu, sıkıntısı, derdi nedir?’ diye soracak olsak, alacağımız tek ortak cevap; TERÖR olacaktır.
Ama ne hikmet ise bu soruyu;
AKP lideri Davutoğlu’na sorsak;
Bize, ‘Yeni Anayasa ve Başkanlık’ der!
CHP lideri Kılıçdaroğlu’na sorsak;
Bize, ‘Parti içi muhalefet’ der!
HDP eş Genel Başkanlarından Demirtaş’a sorsak;
Bize, ‘Hendek ve yeniden çözüm süreci’ der!
MHP lideri Bahçeli’ye soracak olsak;
Bize, ‘Gündemimizde seçim meçim yok. Kurultayımız 2018’de’ der!
Çarşı pazardaki Mehmet, Ahmet efendi ile Fatma ve Ayşe hanım ortak olarak ‘Türkiye’nin sorunu terör, geçim sıkıntısı, hak, hukuk, adalet!’ diye bir çırpıda cevap verirken, çözüm beklentisi içinde bulunduğumuz Siyasetçilerimiz, liderlerin ikisi dahi bir tek ortak cevapta buluşamazlar.
Neden?
Asıl sorun Türkiye’de siyasetçilerimizde de ondan aslında.
Hiçbir lider ne yazık ki Türkiye’nin doğusu ile batısı arasındakileri görememekte. Görmemek için de kör taklidini oynamaya devam ediyor.
Hiçbir lider toplumsal uzlaşıdan, çoğulculuktan, birleştiricilikten öte ne yazık ki ‘az olsun, benim olsun!’ Görüşünü benimsemekteler.
Liderler oturdukları koltuklardan kalkmamak için mücadele vermekteler. Partilerinin oyunu daha fazla arttırmaya, toplumda kabul görmeye yönelik hiçbir adım atmamaktalar.
Parti içi demokrasi partilerde ve lider arasında hep sözde kalmakta. Parti içi en ufak bir muhalefete dahi izin verilmemekte. Lider karşıtı teşkilatlar liderin talimatı ile fesh edilmekte.
Liderler ile ilgili sıkıntılı durumları çok daha uzun liste halinde sıralayabiliriz. Ama bunun bir yararı olduğunu ne yazık ki düşünmüyorum.
Hepsinin tek ortak yanları var. Oda TEK VE AZ OLSUN SADECE BENİM OLSUN! Düşüncesidir.
 
Yanılıyor muyum?