Suç kimde?

      Son günlerde il olarak bizlere içinden çıkılması çok daha güç bir hal aldı.
     Hemen her gün kavga, vurma, kırma haberleri geliyor.
     Hastanelerde doktorlar ile hastalar yumruklaşıyor!
     Mahallelerde aileler çocukları yüzünden birbirlerini öldürüyor!
     Yollarda ‘korna çaldın!’ , ‘yol vermedin!’ türünden yumruklaşmalar yaşanıyor.
     Sadece bunlar mı?
     Hayır.
     Eğitimde başarı noktasında dibe vururken, öğrenci sayısı bakımından İstanbul gibi bir metropol kent ile yarışır haldeyiz.
      Adam kayırmacılık başını alıp gitmiş!
      Çekler, senetler karşılıksız çıkma sayısı bakımından adeta birbirleri ile yarışır hale geldi.
      Kredi kartlarının asgari ödemelerini yapmaktan bile aciz duruma geldik.
      İdareciler, yetkililer ‘günü kurtarabilmenin’ daha da gayreti içindeler.
      Tüyü bitmemiş yetimin hakları havada uçuşmaya, talan edilmeye devam ediliyor.
      Eğitimde başarıda Türkiye genelinde dipteyiz!
      Ama bir şube müdürlüğüne adamımızı yerleştirebilmek için yumruklaşmaya kadar gidebilecek kararlılıktayız. Bu yöndeki eforumuzu kent olarak geleceğimiz olan çocuklarımız için ortaya koyabilsek nereden nereye geleceğiz ama kimin umurunda.
      Herkesin elinde bir keser! Herkes istediği gibi kendi düşüncesi, inancı ve hesabına göre karşısındakini yontmaya gücü oranında devam ediyor.
      Ama nedense testere bir türlü olamadık. Bir sana, bir bana anlayışına nedense ilgi göstermeyen bir toplum olduk. Az olsun ama Her şey benim olsun! Anlayışı dolu dizgin devam!
      Kent olarak giderek daha da yobazlaşmaya başladık.
      Cehalete, feodal anlayışa, düzensizliğe, lakayıtlığa, ahlaksızlığa, üç kağıtçılığa, dürüstsüzlüğe teslim olduk. Nedense madalya gibi boynumuzda taşımayı da bir hüner gibi görüyoruz.
      Hasta doktora inanmıyor!
      Doktor her şeye rağmen güven vermiyor.
      İdareciler, yöneticiler sağda solda. Hiç alakası olmayan işlerle günlerini geçiriyorlar.
      Başkanların birçoğu derin U dönüşleri içindeler.
      Ha söyledim, ha söylemedim. Dün dündür, bugünde bugündür deyip dün verilen, konuşulan sözlerin unutulması da ne yazık ki bazıları için bir hüner sayılıyor.
      İşin daha da ilginci ise bu tür fırıldak dönüş içinde olanlara bazılarının daha da ilgi göstermeleri. Fırıldaklıklarını alkışlamaları.
      Allah aşkına sizlere soruyorum.
      Şanlıurfa olarak NEREYE, HANGİ AMACA, HANGİ İLKEYE doğru yürüyoruz.
      Suç kimde?
      Yoksa Cehalete karşı sessiz kalıp, üç kağıtçıları alkışlayan, namussuzlukları görmezlikten gelen, omurgasızlara ha bire pirim veren BİZLERDE Mİ?
 
      Yeniden buluşmak temennisi ile…