Beni bu köşeden takip edenler Öğüt dinlemeye ve öğüt vermeye hiçbir zaman meraklı birisi olmadığımı çok iyi bilirler.
         Sorunlarımıza en iyi yanıtların içinde bulunduğumuz ortamda var olduğuna inanıyorum. Mademki yanıtların içimizde var olduklarını fark edebiliyorsak bunları, Türk İslam kültüründe var olan ananeleri esas alarak, birbirimizi sadakat ve samimiyetle severek bunları düzene koymak ve bunlar uyarınca hareket edebilmektir.
RİYAKÂRLIK NEDİR?
        Riyakâr adını verdiğimiz insanlar vardır. Bunlar oldukları gibi değil, olmadıkları gibi görünmeğe çalışırlar. Birbirinden farklı iki yüze sahiptirler. İçyüzlerini saklarlar. Başkalarının karşısına, bir maske işini gören dış yüzleriyle çıkmaya çalışırlar.
       Samimiyetle sevmedikleri kimselere bile yakınlık faaliyetlerinde bulunurlar. İlgilerini çekmeyenlerin yanında gerçek bir dost gibi faaliyet gösterirler. Görmek, konuşmak, buluşmak arzusunu duymadıkları biri ile bir toplantıda veya bir yerde karşılaştıkları zaman hasretten bahsederler. Çoktandır görüşmediklerini, özlediklerini söylerler. Bu karşılaşmadan çok mutlu olduklarını defalarca tekrarlıyorlar. Aranmamaktan, tanımadıklarının, kısacası, herkesin hoşuna gidecek geçici faaliyetlere gayret ve çaba gösterirler. Herkesin kendileri için iyi şeyler söylemesini beklerler. Bir sadaka verecekleri zaman, çevresindekilerin görebilmesi için sağa sola bakarlar. Bunu, sadaka verirken kendilerini  görenlerin bulunup bulunmadığını öğrenmek için yaparlar. Vicdan sahibi ve merhameti seven kimselerin yanında aşırı derecede yufka yürekli görünürler.
        Hayatları boyunca samimiyetle hareket etmekten mahrum olup, her zaman her yerde dindarlıktan, vicdan muhasebesi yaptığını, ALLAH'ın haram kıldığı faaliyetlerden uzak olduğunu, ALLAH'tan korktuğunu ve haki katın bir numaralı bekçisi olduğunu savunarak ortaya çıkarlar. Ayrıca kendilerini bulundukları ortama, içleri ile dışları bir, düşündükleri, duydukları gibi konuşan, hareket eden insanlar gibi tanıtmaya çalışırlar.
       Bu insanlar, bazı ortamları fırsat bilerek, kendilerine maddi ve manevi şekilde faydalı olabilecek, yardım edebilecek tavizleri verebilecek durumunda bulunanların yanlarından, arkalarından ayrılmazlar. Onların sadık bir gölgesi haline gelirler. Kısacası, riyakâr adını verdiğimiz bu kültüre haiz insanların, ruhlarında ''Hep levs-i riya dalgalanmaktadır zerrelerinde''.
      Riyakârlığın doğmasında, yaşanmasında, gelişmesinde ve bir insanın düşüncelerini, duygularını, davranışlarını değerlendirmesinde çeşitli nedenler rol oynarlar. Bu sebeplerin başında ALLAH korkusundan mahrum, dengesizlik veya aşağılık duygusu gelmektedir.
      Ey Yüce Türk İslam alemi! Sadakat ve samimiyetin, bağışlama, yanlış kavramlarımızı düzeltme aracı olduğunu unutmamalıyız? Ayrıca Türk İslam Kültürü'nün vazgeçilmez ana prensiplerinden biri de, kendimizi ALLAH'ın yasakladığı çemberin içine girmemeliyiz.    Türk İslam kültürü, yalnızca sevgiyle görmemize izin veren, kutsal bir kültür olduğunu unutmamalıyız.
      Cenab-ı ALLAH, Bizleri Sadakat ve Samimiyetle birbirimizi bağışlamayla sevebilmeyi ayırmayan kullarından eylesin.  
 
        Yeniden buluşmak dileği ile…