Cumanız mübarek olsun.
İslam dini hiç de kolay yayılmadı. Başta Hz. Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimiz olmak üzere sahabeler ve ona inanan tüm Müslümanlar çok eziyetler ve sıkıntılar ile baş başa kaldılar.
Ama yılmadılar.
İnançlarından vaz geçmediler.
Allah”a olan inançlarını tıpkı MAŞİTE hatun gibi haykırdılar. Bugün sizlerle Maşite Hatun ve eşi Harbil ile ilgili yaşanmış gerçek bir olayı paylaşmak istiyorum.
Allah, tüm şehitlerimize rahmet eylesin. (AMİN)
***
Kuranı Kerimin “Firavun ailesinin mümin ferdi” olarak andığı kişi, firavunun amcası oğlu ve veziridir.
“Harbil” ismindeki vezir ve eşi “Maşite hatun” Hz Musa’ya inanıyor ve diğer müminler gibi imanlarını gizliyorlardı.
Maşite hatun, vezirin hanımı olmasına rağmen çok bilgili ve saygın bir hanım olduğu için firavunun isteği üzerine onun kızına bakıyor ve onu eğitiyordu.
İbn-i Abbas şöyle rivayet ediyor: Peygamber (sav) şöyle buyurdular: Miraçta iken çok güzel bir koku aldım. Bu kokunun nereden geldiğini Cebrail’e sordum. Cebrail şöyle dedi: Bu, Maşite ve çocuklarının kokusudur.
Bir gün Maşite hatun, firavunun kızının saçını tararken elindeki tarak yere düşüyor ve Maşite hatun tarağı alırken farkında olmadan “Bismillah” der. Bunu duyan firavunun kızı “Acaba babamı mı kastettin” diye sorunca da “Hayır, ben, sen ve babanın ilahını söylüyorum” der.
Firavunun kızı bu olayı babasına anlatınca, gazaplanan Firavun, askerlerine, Maşite hatun ve çocuklarını saraya getirmelerini emreder.
Maşite hatun ve evlatları firavunun karşısına çıkarılınca, Maşite’ye şöyle der: Senin İlahın kimdir?
Maşite Hatun: Benim ve senin ilahı, Allah’tır.
Firavun Maşite hatunu bu inançtan vazgeçirmek için çok uğraşmasına rağmen başarılı olamamış ve güçsüz insanların son çaresi olan tehdit kapısına sığınarak çok sinirli bir ifadeyle Maşite hatuna şöyle demiştir: Bu inançtan dönmezsen seni ve evlatlarını canlı canlı yakarım.
Maşite hatun Firavunun bu tehdidine şöyle yanıt vermiştir: Bizi yakmakla korkutamazsın, yakmak istiyorsan yak ama yaktıktan sonra kemiklerimizi defnetmeni istiyorum.
Firavun: Üzerimizdeki hakkın hatırına bu isteğini yerine getireceğim.
Firavun büyük bir bakır kazan (fırın) hazırlatıp içinde çok büyük bir ateş yaktırmış ve Maşite hatunun gözleri önünde çocuklarını bir bir canlı canlı bu kazana atıp yakarak öldürtmüştür. Sıra en küçük çocuk olan Maşite hatunun kucağındaki birkaç aylık bebeğe gelince, Maşite hatun’un sabrı da tükenmiş ve kucağındaki küçük çocuğunun canlı canlı yakılmasına sabredemez hale gelmiş.
Bu anda küçük çocuk bütün insanların şaşkın bakışları önünde konuşmaya başlamış ve şöyle demiştir:
Anne, Sabret, sen doğru inanç üzeresin, seninle cennet arasında sadece bir adım var.
Bu sahnenin daha fazla uzamasını istemeyen firavun, Maşite hatun’u kucağındaki bebekle birlikte ateşe attırmıştır.
Firavunun eşi “Asiye hatun” bu sahneyi görünce Hz Musa’ya olan inancı daha da pekişmiş ve Firavuna şöyle demiştir: Yazıklar olsun sana, vay senin haline, sana ne oluyor da Allaha karşı bu kadar isyankar olabiliyorsun?
Bunun üzerine Firavun Asiye hatun’a şöyle demiştir: Sen de mi arkadaşının yakalandığı deliliğe yakalandın.
Asiye: Ben deli değilim. Benim, senin ve bütün varlıkların ilahı olan Allaha inanıyorum.
Firavun Asiye hatunun annesini getirtip kızının delirdiğini ve bu delilikten vazgeçmezse onu öldüreceğini söylemiştir.
Asiye hatunun annesi her ne kadar kızını bu inançtan döndürmek istemişse de başarılı olamamıştır.
Eşinin imanına katlanamayan Firavun ise Asiye hatunun el ve ayaklarını çarmıha çiviletip günlerce işkence ettikten sonra acılar içinde öldürtmüştür.