HÜZÜNLÜ PRENSESTEN BİLGE KADINA

Bir kadın genelde erkekler tarafından değerlendirilmekten pek hoşlanmaz ben yinede bir erkek gözüyle bayanların toplumda daha aktif ve etkin bir konumda olmasını istediğim için bu değerlendirmeleri yaptım.
Kadın kendisine biçilmiş rolleri doğru bilince dönüştürmediği müddetçe ya kadını ikinci sınıfa indirgeyen erkeğin ya da kadını yalnızlaştıran feministlerin iradesine mahkum kalır.
Cinsiyet üstünlüğü diye bir şey yoktur. (Ey insanlar, sizi, bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizle tanışmanız için milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah indinde en üstününüz, takva (farkındalık bilinci) da en ileri olanınızdır.) Hucurat 13
Kadınlar, erkekler veya yaşam dair şikâyetlerini kendileri değiştirebilir ancak, herhangi bir dış baskıdan kaynaklı acı ortada yoksa da melankolik bir aurada yaşamaktan çokta şikayetçi değildirler malesef.
Namus adına, cinsellik adına, koruma adına, kıskanma adına, din adına ve daha birçok sebeple kısıtlar erkek kadını eş, koca veya kardeş olarak. Oysa Allah böyle bir kısıtlama görevini erkeğe vermemiştir. Böylesine bir tedbirin bilincinde yardımcı olunabilir ancak esas sorumluluğun kendisinde olduğunu bimelidir bayan. (Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir. İyiliği tavsiye eder kötülükten alıkoyarlar... Tevbe 71) Temelde fiziki baskınlığını kullanan erkeğe teslim olmaktan razı olan kadın tüm sıkıntılarını bilgece fikirleriyle mücadele verererk değil de hüzünlü prenses moduyla, trip atma, naz yapma ve gözyaşı gibi temel silahlarını kullanarak savuşturmaya çalışır.
Yaratıcı, Hz Âdem’den bu yana getirdiği dinlerle kadını toplumdaki gerçek yerine çıkarmışken, Resüllerin vefatının ardından yine gittikçe gerilemeye yüz tutmuştur kadının toplumdaki değeri.
Kadın dişiliği ile değil kişili ile değer görmeyi başarmadığı müddetçe her zaman hüzünlü prenses olmaya mahkûm kalacaktır. Modernliği, giysileri hafifletmek olarak algılamak ne kadar sığsa şort giydiği için bir bayanın yüzüne tekme atmak o kadar ilkelliktir.
İtaat, doğrulama, kabullenme demektir dolaysıyla bir cinsiyetin bir cinsiyete zorla itaati olamaz. İtaat gönül ve akıl rızasıyla olmalıdır ve karşılıklıdır ki sorgulamayı gerektirir. Aksine kadınların birçoğunda yapay bir kontrol hevesi vardır ki bu da fason bir hayat yaşatabilir onlara ancak. Erdem ise sorgulanıp elde edildiği için lezzet verir yaşama. Anlamlandır.
Kadın toplumlarda sömürülmeye en uygun sınıf haline getirilmeye çalışılmıştır hep. Mirastan mahrum bırakılması, çalışan kadınların maaş kartlarının kocalarında olması, sinemadan, reklamlara tüm medyada kadının cinselliği ile ancak yer bulabilmesi acımasız gerçeklere birkaç örnektir ancak. 
Suç payının kaçta kaçı erkeğe, kaçta kaçı kadına aittir. Bu oranlamayı ne oranda çıkarırsak çıkaralım sonuç değişmez. Öyleyse kadın ne olursa olsun kendisini değiştirmeye başlamalıdır.
Evlilikte kocaya, iş ortamlarında erkeklere karşı, hatta çocuklarına, ebeveynlerine karşı dahi tek diyaloğunu hüzünlü prenses modundan kesinlikle çıkarmalıdır, güçlü, iradeli ve fikir sahibi olmalıdır. Bazen tarihe izler bırakmış iradeli bayanların hayatlarını incelemelidir birde.
Kadınlara en büyük kötülük yine kendi ellerinden gelir maalesef. Öyleyse önce diriltin kendinizi ve sonra tüm insanlığı…
Saygılarımla…