Bir devlet adamının ikamet ettiği şehirde bir Ermeni yaşıyormuş. Ermeni çok zengin. Bu Ermeni, devlet adamının kızını istiyor ama Devlet adamı bir türlü ona vermiyor. Bu remil (Fal) atıyor. Bakıyor ki, fırıncının oğlu Hüseyin’in kaderine yazılmış, kız gece rüyasında Hüseyin'i görmüş. Ermeni hemen yöre usulü hemen fırına gidip Hüseyin'i görüyor. Fırıncı ulan fırıncı ben bu kadar zengin ve variyet sahibiyim. Benim hesaplarım kabarık bayağı, sen şu genci ver de ben götüreyim. Benim hesaplarımı birkaç güne kadar düzeltsin. Al sana on tane altın. E fırıncı hayatında on altını mı görmüş. Olsun diyor benim başım gözüm üstüne veriyor Hüseyin'i bu Ermeni’ye. Ermeni bunu alıyor direk devlet adamının makamına. Buyur diyor. Devlet adamım sağ olsun diyor ben Allah'ın emriyle senin kızını oğluma istemeye geldim. E Devlet adamı bi Ermeniye bakıyor, bi oğluna bakıyor hiç birbirine benzemiyor. Ermeniye Cuhut bu çocuk senin mi? Evet efendim benim. Diyor oğlum sen onun oğlu musun? Hüseyin diyor ''sakin''. Yani Arapça da yok deme k. Ermeni (cuhut) Efendim sağ olsun diyor o kadar Arapçası ilerlemiş ki, evet, ben Ermeni'nin (cuhut) oğluyum diyor. (Devlet adamı) Eyi diyor eğer (kız) görüp beğenirse veririm. Hüseyin kızın penceresinin altından geçiyor. Kız eğilip bakıyor dün gece rüyasında gördüğü aynı genç . Evet diyor babama söyleyin beni versin. Nişan takıyorlar. Nişan taktıktan sonra işte ben haftaya Cumartesi, Pazar düğünümü yapacam, götürecem gelinimi. Olsun diyor. Haftaya Cumartesi Pazar geliyor tabi düğün halayını kuruyor. Düğün halayını kurduktan sonra Hüseyin diyor en iyisi gidip ben bir tıraş olayım. Bu berberde oturup tıraş olurken bir tarafı tıraş edilmiş bir tarafı edilmemişti. Ermeni berberden içeri girdi. Kalk ulan it oğlu it dedi. Ben kızı sana mı getirdim. Ben kızı kendime getirdim. Berber dedi kardeşim bir dakik a sakin ol. Tıraş edeyim gene sen gel otur. Hüseyin'i tıraş ettikten sonra Hüseyin kızın yanına koşuyor tabi. Biz de baştan unuttuk söylemeyi kızın adı Şehriban. (Hüseyin) Şehriban diyor. Ne var diyor? Ermeni (Cuhut) diyor seni kendisine getirmiş, bana getirmemiş. E ne yapalım? Bu gavur boş durmaz.
Ermeni Hüseyini elbisesi ile yakıyor ve Hüseyin de Devlet adamının makamına koşuyor bakıyorlar ki makama doğru koşan bir adam geliyor yana yana. Yavu hele koşun bu adam niye yanıyor bunun derdi ne. Hüseyin'i söndürüyorlar. Devlet adamının huzuruna çıkarıyorlar. Sağ olun efendim şehrinize geldim sizin şehirden affedersiniz bir tane züppe benim Evet diyor gidin gözünüzle görün. iyi diyor iki kişi alın gelin. Üç dört kişi gidiyorlar. Ne yapıyorlarsa bunlar asansörü indirip gelmiyorlar. Geliyorlar amirim biz gittik gelmedi. Gidin binaya girin getirin. Tekrar gidiyorlar. Şehriban bakıyor ki kararlılar, babasının makamına gelip Ermeni'nin yaptığı şeytanlıkları anlatıyor. Ermeni (cuhut) yaptığı şeytalıklar dolayısıyla, hakkettiği cezaya çarptırılıyor.
Ermeni (cuhut) cezalandırıldıktan sonra kızın amcası Hüseyin'e kırk gün kırk gece şehribanla düğün yapıyorlar. Onlar eriyor muradına biz çıkalım kerametine.
Dünya'nın 4'cü Kutsal şehri ve Şanlıurfa olarak, cuhut'ların şeytanca riyakarlılıklarına dikkat etmeliyiz!
Yeniden buluşmak dileği ile..
KAYNAKÇA: Diyanet işleri Başkanlığı 207 No'lu yayını: Tarih 30/04/1981
Yaşayan Kültür Ahlat. Kültür Bakanlığı 2711 Nolu yayın 19/10/2001 Sayfa: 98-99-100