Ekonomik Terör ve AB

Ekonomik terör nedir?
Ekonomik terör faaliyetlerini sürdüren bankalar ve büyük alışveriş merkezleri olduğu açıkça ortadadır. Bir bankada para çekeceğiniz zaman, ATM ekranında size uyarı geliyor ve diyor ki, yuvarlak rakam belirleyiniz; yani 95 lira çekemezsiniz, ya yüz ya da doksan lira çekeceksiniz, bu uygulamayı, banka müşterilerine işlem yaptığı zaman da aynı işlemi yapıyor mu?
Ne yazık ki, aynı işlemi yapmayıp kuruş vurgunu ile müşterilerine büyük bir ihanetlik yapıyorlar. Müşterinin işlemlerinde de ya yüz ya da 90 lira işlemi yapmalıdırlar. Eğer ki bu işlemi yapmıyorlarsa tükürdüklerini yalıyorlar demektir.
Banka hesabınızı kapattığınız zaman, hesabınızda 3,79 kuruş var; ilgili banka 3,79 kuruşu kuruşuna ödeme yapacak mı?  Bu para bankaya kalıyor ve binlerce böyle hesap var. Piyasada hareketliliği olmayan bir rakamı müşteriye uygulamamalıdırlar. Eğer ki kuruş  uygulamasına devem ederlerse, demek ki, ekonomik terör faaliyetlerini sürdürdüklerini itiraf ediyorlar. Acaba bu konudaki düşüncelerimiz her zaman doğrumudur? Vardığımız ve verdiğimiz hükümler daima bir gerçeklik ifade edebilir mi? Sorusunu ilgililerin araştırması gerekir.
Bankaların hesap işlem ücreti, resmen bir ekonomik terör işlemidir. Suç bankalarda değil; asıl suç bankaların bu işlemlerine hesap sormayanlardadır.
Bu sorulara olumlu cevap vermek, çok zordur. Türkiye de faaliyet gösteren banka ve büyük alışveriş merkezlerinin, yalnız yaptıkları uygulama prensiplerini, Türk kamuoyu'nun bilgisine sunup, paylaşılması gereken stratejik bilgilerin gerçek olanları elbette paylaşmamız önemlidir.
Türk İslam dünyası, İslamiyet' in eda edildiği önde gelen ülkelerindendir.
Böyle bir ülke de ticari  faaliyet gösteren kurumların, kuruş vurgununa son vermeleri gerekir. Çünkü bu tür faaliyetler, hem kurumları hem de müşterilerin günah işlemesine alet oluyorlar. Bu tür faaliyetlerin önüne geçilmesi için;  Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in ‘Yolsuzluk yapanın, Allah belasını versin’ özdeyişi'nin derhal faaliyete geçirip, yetkililerin bu demesi lazımdır. Menfaatler müşterektir faaliyetlerine, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in acilen çözüm getirmesi gerekir. Çünkü TBMM de, Maliye ile ilgili her türlü yasaların çıkarma sorunu olmadığı için, inşallah bu iddialarımızı dikkate alıp harekâta geçer.
Türk sanayicisinin, esnafının ve çiftçisinin ürettiği ve güvenilir temel gıdaları tüketebilmemiz için  mağaza zincirine sahip yerli ve yabacı sermayeli kuruluşların mağazalarında %100 Türk malı olan ürünleri bulamıyorum diye stratejik dikkat çekici değil midir?
Büyük alışveriş merkezlerinin ticari ahlak faaliyetleri hakkında bazı sorularımız olacak. Bu konu da Türk kamuoyunu aydınlatmaları gerekir. Birde anlayacağınız bir tabirle izah edelim: Minareyi çalan kılıfını hazırlar.  İlgili resmi kurumlardan cezai işlemlerle karşılaşmamak için her türlü plan yapılıyor. Mademki, sanayici ve çiftçinin ürününü raflarına koymak için bir talepte bulunuyorsun ve aldığın ücreti aynen muhasebede belirtilmelidir. Kimsenin haddine değil;  Türk sanayicisini ve çiftçisini enayi yerine koyup soymaya!  Herkes haddini bilmelidir. Üreticiden alınan raf ücreti, harfi harfine aynen muhasebe işlemi gördüğü zaman, kimsenin haddine değil bunları iddia etmeye. Üreticiye senin ürünlerini raflarıma koyabilmem için, şu kadar raf bedeli vereceksin diye zorlayıp, sanayici ve üreticiyi mecbur bırakıyorlar.
Bu ahlak dışı faaliyetlere, tüm Milletvekillerinin acilen müşterek bir çözüm bulmalıdırlar. Yasalarda yer almayan raf bedeli, ya raf bedeli diye muhasebeleştirilmesi gerekir ya da raf bedeli sevdasından vazgeçilir.
Türkiye Avrupa birliğine, Muğla-Fethiye ilçesinde faaliyet gösteren büyük alışveriş Merkezleri  sayesinde ilk adımı atmıştır: Nasıl Avrupa birliğine adım atılmıştır? Bu mağazalarda DOMUZ ETİ ÜRÜNLERİ VE HELAL SOĞUK SANDVİÇ, MEZE VS. GİBİ ÜRÜNLER BİRARADA AYNI SOĞUTUCU CEMAKENDE SATILIYOR. Bu uygulamalar da, Türkiye'nin Avrupa birliğine ilk adımı atmanın ve Türk İslam kültürüne uygunluğunun kanıtını onaylamıyor mu? Bu yazdıklarımızın doğruluk derecesini araştırıp değerlendirmesini, siz saygıdeğer okuyucularımıza ve Milletvekillerine bırakıyorum!
Gelelim sorularımıza; 
Soru 1- Türkiye de %100 yerli sermaye ille üretilen özellikle gıda sanayi başta olmak üzere, yabancı ve yerli yerel sermayeli alış veriş merkezlerine gidip ürettiklerini mağazalarında satılabilmesi için, fabrika temsilcileri'nin görüşmesi sonunda, aldıkları cevap? Fabrikanızın ürünlerini satarız ama bu kadar mağazamız var. Mağaza zincirlerinin çoğunluğu esas alınarak, başta yabancı sermayeli mağazalar olmak üzere, milyonlarca lirayı bulan rakamlar talep ediliyor, bu iddiaların doğruluk derecesi var mı?
Soru 2- Üreticiden raf parası olarak alınan para, aynen muhasebe kayıtlarında raf bedeli diye işlem görüyor mu?
Soru 3- Üreticiden alınan bu paranın, sözde bazı ürünlerde indirim adı altında haksız rekabete yol açmıyor mu?
Soru 4- Alışveriş merkezlerinin muhasebecileri tarafından, vergi dairesine raf bedeli olarak x üretici firmalardan şu kadar gelir elde edilmiştir, diye bildiriliyor mu?
Soru 5- Yine mağaza sorumluları tarafından, ilgili kurumlara, böyle faaliyetler de bulunabilmemiz için, gerekli müsaadenin uygunluğu konusunda resmi bir izin talepleri var mı dır?
Soru 6-Tek taraflı alınan haksız kazanç; Türk sanayicisini, çiftçisini ve Milletini ekonomik dar boğaza sürüklemek değil midir?
Soru 7- Bu tür faaliyetler vergi kaçakçılığının, yalan-dolan ve ahlaksızlık faaliyetlerin çoğalmasına vesile olmuyor mu?
 
 
Yeniden buluşmak dileği ile…