Dünyanın önde gelen merkez bankaları ardı ardına faizleri artırırken neredeyse tamamı durgunluk uyarısı yapıyor. Peki ekonomik durgunluk ya da resesyon nedir? Hangi durumlarda resesyona girmiş sayılıyoruz?
En geniş tanımıyla durgunluk ekonomik aktivitede aylar hatta yıllar sürebilen belirgin ve yaygın gerileme, yükselen işsizlik, azalan perakende satışları ve düşen sanayi üretimi anlamına geliyor.
Resesyon genellikle altı ay veya daha uzun sürdüğü için uzmanlar popüler bir tanım olarak ülkenin gayri safi yurt içi hasılasının üst üste iki çeyrekte düşmesini kullanıyor. Bu tanım 1974 yılında ekonomist Julius Shiskin tarafından dillendirildi. Sağlıklı bir ekonominin sürekli büyümeye devam edeceğini belirten Shiskin üst üste iki çeyrekte görülen daralmanın aslında altta ciddi problemler yattığını gösterdiğini savundu. Bu açıklama, sonrasında genel kabul gördü.
Ekonomik döngünün bir parçası olarak görülen resesyonun hemen öncesinde yaşanan büyüme döneminde gelişen dengesizliklerin düzelmesini sağlayarak yeni bir büyüme döngüsünün başlamasına zemin hazırladığına inanılıyor.
Gelişmiş ekonomilerde durgunluk bilinen bir durum olmasına rağmen son yıllarda daha az ve daha kısa yaşanmaya başlandı. Uluslararası Para Fonu'na (IMF) göre 1960 ve 2007 yılları arasında 21 gelişmiş ekonomide 122 defa durgunluk yaşandı ve toplam zamanın yaklaşık yüzde 10'u civarında sürdü.
Resesyonun nedenleri neler?
Bir durgunluğa birden fazla etken sebep olabilir. Bunlar ani bir ekonomik şoktan kontrolden çıkmış enflasyona kadar bir çok neden olabilir ama belli başlıları tek başına olduğu gibi birkaçı birden ekonominin daralmasına sebep olabilir.
Ani ekonomik şok: Ekonomik şok, beklenmeyen ve finansal zarara yol açan gelişmeler için kullanılıyor. Örneğin dünya genelinde bir çok ekonominin kapanmasına yol açan Covid-19 salgını ani ekonomik şokun en yakın örneklerinden biri.
Aşırı borçlanma: Bireyler ve şirketler aşırı borçlandıklarında artık geri ödeme zamanında harcayacak başka paralarının kalmadığı bir noktaya gelebilir. Temerrüde düşen ve iflas eden şirket sayısının artması ekonomiye genel olarak bir darbe vurabilir.
Varlık balonlarının patlaması: Yatırım kararları duygusal olarak alındığında sonuçlar istenildiği gibi gitmeyebilir. Yatırımcılar ekonominin güçlü seyrinin devam edeceği öngörüsü ile hisse senedi veya gayrimenkul alımları yaparak bunların fiyatlarının şişmesine yol açabilir. Patladığında ise panik halinde yapılan satışlar ekonomiyi daralmaya sürükleyebilir.
Aşırı yüksek enflasyon: Enflasyon, fiyatların zamanla yükselme eğiliminde olması anlamına gelir. Normal bir seyirde enflasyon tehlikeli değildir ama aşırı yükselerek kontrolden çıkması ekonomiyi durgunluğa sürükleyebilir.
Aşırı fazla deflasyon: Fiyatların zamanla düşmesi anlamına gelen deflasyon yüksek enflasyondan daha tehlikeli bir durum. Fiyatlar düşünce şirketlerin gelirleri azalır bu da maaşların düşmesine yol açar ve fiyatlar üzerindeki baskı daha da artarak bir kısır döngüye girer.
Tekonolojik ilerleme: Teknolojik gelişme ve yeni icatlar uzun vadede ekonomiyi güçlendiren etkenler. Fakat kısa vadede bu gelişmelere adaptasyon süreci çeşitli sıkıntılara yol açabiliyor. On dokuzuncu yüzyılda sanayi devrimiyle iş gücü ihtiyacının azalması işsizliğin tavan yapmasına yol açmıştı. Günümüzde bazı ekonomistler yapay zeka ve robotların aynı etkiye yol açabileceği uyarısında bulunuyor.
Durgunluk bireyleri nasıl etkiler?
Ekonomik durgunluğun bireyler üzerindeki en doğrudan etkisi istihdam alanında görülüyor. Ekonomik faaliyetin düşmesiyle işten çıkarmaların artmasının yanı sıra yeni iş bulmak da bir hayli zorlaşır. Çalışmaya devam edenler de maaşların veya ikramiyelerin düşmesi ya da zamların ertelenmesi ile karşı karşıya kalabilir.
Hisse senedi, tahvil, gayrimenkul gibi alanlara yatırım yapanlar para kaybedebilir. İşletme sahiplerinin satışları durgunluk sırasında düşebilir ve iflaslar yaşanabilir.
Geri ödemeler azaldığı için bankalar da kredi musluklarını kısabilir.
Resesyon önceden tahmin edilebilir mi?
Ekonomik tahminlerin tamamının bir tahmin olduğu göz önüne alındığında bu soruya kesin olarak evet demek mümkün değil. Örneğin Covid-19 salgınını kimse öngörememişti.
Buna rağmen zorlu dönemlerin yaklaştığına işaret eden bazı göstergeler bulunuyor. Tüketici güveninde düşüş, borsalarda sert kayıplar, işsizliğin yükselmesi, takibe düşen alacakların artması gibi etkenler yaklaşan bir durgunluğun en büyük işaretçileri olarak gösteriliyor.
Resesyon ve depresyon arasındaki fark nedir?
Resesyon ve depresyona yol açan etkenler genel olarak birbiriyle aynı. Fakat depresyonun etkileri çok daha derin ve daha uzun hissedilir. İşsizlik çok daha fazla artar, gayri safi yurtiçi hasıla daha fazla düşer ve en önemlisi depresyon resesyona göre daha uzun sürer.
Ekonomistler arasında hangi noktadan sonra resesyonun depresyona dönüştüğü konusunda bir fikir birliği oluşmuş değil ama daha yıkıcı olduğu genel kabul gören bir durum.