80’li yıllardı.
      Bahçelievlerde rahmetli Babamın bir bakkal dükkânı vardı.
      Okuldan fırsat bulduğumuzda kardeşlerim ile soluğu bu bakkal dükkânında alırdık. Bahçelievler o yıllarda bu kadar gelişmemiş, büyümemişti.
       İnsanlar şimdi Karaköprü ilçesine olduğu üzere yavaş yavaş Bahçeli evlere gelmeye başlamışlardı.
       Rahmetli babam, bizden sürekli olarak tezgâhı düzgün tutmamızı, sebze ve meyveleri düzgün sıralamamızı isterdi. Hatta birçok defa bana verdiği bir bez parçası ile özellikle elmaları silmemi ve rastladığım zaman sandık içindeki çürük elmaları ayıklamamı isterdi.
      ‘küçük bir çürük olsa bile mi?’ diye sorduğumda ise hiç tereddüt etmeden, ‘Evet. En ufak bir çürük, bozulmuş görsen onu bile çıkar. Çünkü o elma yarın sandıktaki diğer düzgün, temiz elmalara zarar verir!’ derdi.
        Nereden nereye?
        80’li yıllardan şimdi 2014’lı yıllardayız.
        Ben bu köşemden daha öncede birçok defa yazdığım üzere mevki ve makamda oturanlara seslenmiş ve ‘Ne olur oturduğunuz koltuktan, makamdan nemalanan! Güç alan tipler olmayın. Aksine oturduğunuz o koltuğa, makama güç veren, onur katanlardan olunuz’ demiştim.
       Ama ne fayda!
       Bugün ne yazık ki, en yukarıdan en aşağıya kadar çevremizde şöyle bir baktığımızda mevki ve makama gelmiş, hatta müdürlük koltuğunda bile oturmakta olan birçok çürük elmaya rastlamak mümkün.
        Benim lafım işini, görevini layığı ile yerine getirmeyenlere tabi ki. İşini, oturduğu koltuğun hakkını verenlere asla bir sözüm yok, olamazda.
        Adam, müdürlük makamında oturmuş. Bir konuyu masasın a götürüyorsun sana bin dereden bir milyon kere sorun getiriyor.
      Yahu kardeşim, seni oraya dertleri büyütesin diye değil, sorunları en az seviyeye getiresin diye oturtmuşlar. Altına yumuşak deriden dönen makam koltuğu, önüne üç metre uzunluğu ve genişliğinde masa, kapının önüne sekreter, dairenin dışında içinde makam şoförü ile araç tahsis etmişler… Ama ne yazık ki sen halen elindeki nimetin ve bulunduğun makamın farkında değilsin.
        Bugün Urfa’daki sorun ve sıkıntıların özünde de ne yazık ki, Cumhuriyet tarihinden bu yana iş başında olanların birçoğunun sadece günü kurtarma işi içinde olmalarındandır.
        ‘aman, bugün geçsinde yarına Allah kerim!’ veya ‘şunun şurasında iki yılım var. Ne olacak bana madalya mı verecekler? Maaşıma 10 ikramiye mi verecekler?’ mantığı işte bugün Urfa’mızı ne yazık ki birçok alanda sorunlar yumağı haline getirdi.
         Temennim, özellikle bürokratlarımızın büyük bölümünün içinde bulundukları derin uykulu durumlarından bir an önce uyanmaları ve ‘Halka hizmet Hakka hizmet’ anlayışı ile işlerini yapmalarıdır…
 
        Yeniden buluşmak dileği ile…